Aslında çok değil bundan birkaç sene önce sonbahar mevsimini çok seven biri değildim. Ta ki Münih’te sonbaharı yaşayana kadar. Bana sorarsanız şehrin enerjisine en çok yakışan mevsimlerden biri. Yıl boyunca sadece sonbahar gelince gittiğim yerlerin sayısı da bu sebeple oldukça fazla. Bu dönemde şehirdeki baskın yeşil tonlar yavaş yavaş yerini sarı, turuncu yer yer kırmızı tonlara bırakıyor. Evden okula giderken bile mutlaka bir parkın ya içinden ya da kenarından geçtiğim için aslında doğanın değişen güzelliğini çok uzaklarda aramaya gerek kalmıyor. Özellikle haftasonları çok da uzaklaşmaya vaktim yoksa şehrin içinde kalıp ama doğanın da içinde olmaya ihtiyacım varsa hemen kendimi attığım yerlerden birkaçını sizlerle paylaşmaya geldim.
Eğer Münih’i Eylül, Ekim ya da Kasım ayında ( ilk haftasından sonrası için artık kış diyebiliriz) ziyaret ediyorsanız, öncelikle hoş geliyorsunuz 🙂 Şehri keyifli gezmek için en güzel zamanlardan biri özellikle Oktoberfest sonrası( Eylül sonu-Ekim başı ) hem havaların ılık sayılabileceği hem de şehre festival için akın akın gelen turist kalabalığı azaldığı için, şehrin sakin sessiz özüne döndüğü bir dönem. Seyahatinizin bütçesini çok daha uyguna getirebilirsiniz, çünkü konaklama fiyatları da yarıya düşüyor, tecrübeyle sahip.
Esas konumuzsa; bugün sizin için artık yerlisi sayılabileceğim canım Münih’te sonbaharın en çok yakıştığı yerleri ve eğer şanslıysanız bu demek oluyor ki güneşli bir güne denk geldiyseniz keyifle yapabileceğiniz alternatif yürüyüş rotalarını sıraladım. Tabi baştan söylemek isterim ki kısıtlı zamanınız varsa ve esas görülmesi gereken yerleri daha görmediyseniz orman ve park görmeye gitmeyiniz 🙂 Bunlar fazladan zamanınız varsa ve daha sakin, keyifli vakit geçirmek istiyorsanız gönül rahatlığıyla yapabileceğiniz yürüyüş rotaları.
- Westpark
Kendisi aslında adından da anlayabileceğiniz üzere bir park. İçinde yürüyüş ve bisiklet parkurları bulunuyor. Hava güzelse yere örtünüzü serip piknik de yapabilirsiniz, kimse kimseye karışmıyor.
Beni buraya getiren sebepse parkın içinde bulunan ücretsiz gezebileceğiniz Çin & Japon bahçesi ve Nepal pagodası. Bambaşka bir kültürdeymişsiniz hissi uyandıran bir yer. Tapınakların içinde oturma köşeleri, yoga yapabileceğiniz geniş alanlar bulunuyor. Ücretsiz yoga etkinlikleri için de tercih ediliyor. Bunun dışında tapınaklardan 15-20 dakikalık bir yürüyüşle Münih’te en sevdiğim cafelerden biri olan Cafe Gans am Wasser’a ulaşabilirsiniz. Mollsee (Moll gölü) kenarında, ördeklerle birlikte doğanın içinde bir cafe, güneşli bir sonbahar gününde inanılmaz keyifli. Oturup sıcak bir içecek söyleyip saatlerce kitap okumalık. Oldukça küçük bir işletme ve içeri de yeri yok o sebeple soğuk bir günde tercih etmemenizi öneririm. Zaten karlı ve çok yağmurlu günlerde kapalı oluyor. Bence gitmeden önce internet sitelerinden açık olup olmadığını kontrol edin. Farklı konserler, şarap tadım ve meditasyon workshoplarına da ev sahipliği yapıyor. Bazıları bağış usulüyle işliyor, yani belli bir ücreti yok siz ne kadar isterseniz, gönlünüzden ne kadar koparsa veriyorsunuz:) Daha ne olsun.
Nasıl giderim?
U6 Klinikum Großhadern yönü, Westpark durağı
- Englischer Garten (İngiliz Bahçesi)
Eğer Münih’in haritasına baktıysanız o tepeden görünen büyük yeşilliğin ta kendisi namıdiğer İngiliz bahçesi. Şehrin birçok farklı yerinden girebileceğiniz oldukça büyük bir bahçe. Öyle ki havalanına kadar uzanıyor ve bazı yerleri oldukça tenha ve terkedilmiş.
Ortasından park boyunca akan Isar nehri bulunuyor, kenarında oturup bira içmek Münih gençlerinin vazgeçilmez aktivitesi:) Bahçe her mevsim ayrı güzel ama sonbaharda büründüğü renkler görülmeye değer. Okulumun kütüphanesine yakın olduğu için çalışma aralarımda kullandığım girişi tam olarak şurası. Köşede aşırı tatlı bir cafe olan ‚Café Königin43 ‘ bulunuyor. Salataları kocaman ( keçi peynirli olanı favorim) ve atıştırmalıkları çok lezzetli. Öncesinde ya da parktaki yürüyüş sonrası gönül rahatlığıyla uğrayabilirsiniz.
Peki parkta ne yapabilirsiniz ?
Girişten sonra dümdüz ilerleyerek nehir boyunca uzanan yolda yürüyebilirsiniz. Eğer gün batımına denk geldiyseniz Monopteros tapınağının olduğu tepeye çıkabilir (maximum 10-15 dakika) ve orada güneşi batırabilirsiniz. Hava açıksa şehrin Alplere kadar uzanan silüetini görebilirsiniz.
Tepenin arka kısmında kalan yerde, nehrin akıntısıyla surf yapanları izleyebilirsiniz, kar kış demeden küçücük akıntıda surf yapıyorlar, anlamak güç:)
Biraz daha vaktiniz varsa rotayı Chinesischer Turm denilen Çin kulesine kadar devam ettirebilirsiniz. Kulenin önü bira bahçesi ve self service olan bir restaurantı var. Çevirme tavuklarının ve Käsespätzle (peynrili makarnamsı) bağımlısıyım:) Aynı yolu geri yürümemek içinse kulenin hemen yanından kalkan nolu otobüse binip şehrin en şık alışveriş caddelerinden biri Leopoldstraße geçmenizi tavsiye ederim. Hem Giselastraße durağının hemen önünde iniyorsunuz isterseniz metroyla devam edebilirsiniz. Hem de vaktiniz varsa içinde Flying Tiger’den Zara’ya doğal market Alnatura’ya kadar birçok farklı mağazayı bulabileceğiniz bir cadde, tam gezinip bakınmalık.
Nasıl giderim?
- Olympiapark
Canım çok sevgili Olympiapark , Burası 1972’de Münih’in ev sahipliği yaptığı Olimpiyatlar için düzenlenmiş yapay bir gölün de içinde bulunduğu bir park. Ama düzenlemesi o kadar güzel yapılmış ki Olimpiyatlar geçtikten sonra halkın sık sık ziyaret ettiği yıl boyunca bir sürü festivale, konsere ev sahipliği yapan önemli bir yere dönüşmüş. İlk tavsiyem gelmeden önce mutlaka geldiğiniz tarihler için bir etkinlik var mı diye kontrol edin, bir bakmışsınız kendinizi dönme dolapta parkı tepeden görüyorken ya da yemek festivalinin ortasında bulmuşsunuz:) Bu linkten parktaki etkinlikleri inceleyebilirsiniz. Bu arada neredeyse hepsinin girişi ücretsiz oluyor (tabi konserler hariç)
Evimden 5 dakika mesafede olduğu için sabah, akşam yürüyüş yaptığım bir park. Hem turistik hem de bir o kadar yerel. Parkın içinde hava güzelse kayık ya da deniz bisikleti kiralayıp gölde dolaşabilir. Ördekleri seyredebilirizsiniz ( kendilerine biraz fazla düşkün olduğum doğrudur, bence onlar da beni seviyor ) Parkın en yüksek noktası olan Olympiaberg tepesi çıkın, 15 bilemediniz 20 dakikalık bir tırmanışla ulaşmak oldukça kolay. Parkın tam ortasında gölün kenarında Olympiaturm (Olympia kulesi) bulunuyor, ben 2-3 kez çıktığım için artık cazip gelmiyor ama asansörle tepeye çıkabilirsiniz, manzara oldukça güzel. Sadece fiyatı tek kişi 12 euro bence onun yerine bedavaya tavabana kuvvet Olympiaberg’e çıkın derim.
Nasıl giderim?
U3 üzerinde Olympiazentrum durağı
- München Thalkirchen
Münih ve mangal ikilisini birleştirince akla gelen ilk yer: Isar kenarı. Canım Almanlar bir tek burda mangal yapmaya izin veriyor, onun da kuralları var tabi ki ama şimdi sizi onlarla darlamayacağım.
Siz mangalı boşverin, Thalkirchen bölgesi sonbaharda renkleriyle benim favori yerlerimden biri. cafesine uğrayıp güzle kahve içebilirsiniz. İsterseniz Münchner Tierpark Hellabrunn (hayvanat bahçesi)’i ziyaret edebilirsiniz, çocuklu ailelerin yapabileceğin güzel bir program olabillir ( benim gibi çocuk ruhluysanız çok da dert etmeyin ve gidip o güzel flamingoları görün!)
Metro istasyonuna yürüme mesafesindeki Kiosk 1917’a uğramayı ve güzel kahvelerini içmeyi unutmayın. Çok ufak ama oldukça sevimli bir cafe.
Nasıl giderim?
U3 üzerinde Thalkirchen (Tierpark) durağı
- Königlicher Hirschgarten
Hirsch almanca geyik anlamı geliyor, yani burası çevirsek geyik bahçesi. Bir parkın içinde geyiklerin serbest dolaştığını düşünün ve sizin elinizi kolunuzu sallayarak gidip onları ziyaret edebileceğinizi. İşte burası öyle bir yer, fazla merkezde olduğu için yine de geniş bir alanı kapatmışlardı biz gittiğimizde ama yine de çok keyifliydi. Bir sürü ceylan yavrusu da vardı. Gelirken
yanınızda havuç ve marul getirmeyi unutayın çünkü kendileri çok seviyor. Onları besleyebilir ve aynı zamanda parkta yürüyüş yapıp keyifli vakit geçirebilirsiniz.Yine söylememe gerek yok ortasında bir bira bahçesi bulunuyor, su gibi bira içen Almanlara aldırmayın siz de kendi keyfinize göre yiyip içebilirsiniz. Belli saatlerde ( genelde haftasonları) canlı müzik de oluyor.
Nasıl giderim?
- Hofgarten
En merkezi önerimse Hofgarten bahçesi. Münih’e geldiyseniz Marienplatz ve Odeonsplatz’a uğramadan dönmeyi düşünmüyorsunuz diye umuyorum zira kendileri Münih tanıtım fotoğraflarında en başta gelen yerlerden. Çoğu turist buralara uğruyor ama meydanın hemen yanında girilebilen bu bahçeye uğramıyor. 10 dakika için bile olsa girip bir turlamanızı tavsiye ederim. Hemen Starbucks’ın arkasında kalıyor, kolaylıkla bulabilirsiniz. Burdan Marienplatz tarafına devam edebilir ya da tam tersi olan Universität yönüne yürüyebilirsiniz. Dümdüz 15 dakika devam edince hemen köşede çok sevdiğim bir cafe olan ‚ LOST WEEKEND’e oturup kahve molası verebilirsiniz.Zaten Schelling caddesinin başlangıcı olduğu için cadde boyunca sağlı sollu uzanan mağazalara da bakmadan geçmeyin.
Nasıl giderim?
- Schloss Nymphenburg
Son ama en güzel önerilerimden biri de Nymphenburg Saray’ı ve bahçesi. Öncelikle sarayın içine girmek istiyorsanız güncel fiyata burdan bakabilirsiniz. Ben turla girmiştim daha faydalı oluyor ama bunun için 2-3 saatinizi ayırmanız gerekiyor. Benim vaktim yok diyorsanız üzülmeyin çünkü sarayın kocaman bahçesi en az saray kadar görülmeye değer. Bu alanda saray, sarayın bahçesi ve botanik bahçe bulunuyor. Yürüş yolunuzu botanik bahçeden başlatarak Apollo tapınağına ordan da Nymphenburg saraya devam edecek şekilde oluşturabilirsiniz. Botanik bahçenin dış kısmına giriş ücretsiz, dışarıda da birçok farklı bitki türünü isimleriyle birlikte görebilirsiniz, ilginizi daha çok çekiyorsa içine de girebilirsiniz ( o kısmı ücretli) . Apollo tapınağına ben İngiliz bahçesindeki Monopteros kardeşi diyorum çünkü oldukça benzer bir mimariye sahipler.
Sarayın bahçesindeki su kanalında Venedik’teki gondollara benzeyen gondollarla tur yapılabiliyor ama fiyatı 80 euroymuş, ben almıyım dedim ve o gün bugün kendilerine bakmakla yetiniyorum:)
Bahçenin ortasında bir minik bahçeye bağlanan bir yol var, yolun sonunda iç dekorasyonunu çok sevdiğim Schlosscafé im Palmenhaus bulunuyor. Bir yorgunluk kahvesi ve çikolatalı kek yemek için uğrayabilirsiniz, seveceğinize eminim.
Nasıl giderim?
İyi güzel anlattın da ‚ Nedir senin bu parkta, ormanda yürüme sevgin?‘ diye sorarsanız da zaten sürekli koşturmakla ve hep bir sonraki adımımızı planlayarak geçen hayatımızda eminim hepimizin işi başından aşkın, e durum böyleyken zamanı yavaşlatıp biraz durup kendimi dinlemek, ne istediğimi sormak için doğadan güzel bir çözüm yok. Size de düzenli olarak mümkünse doğanın içinde olduğunuz yürüyüşlere çıkmanızı naçizane düşüncem olarak tavsiye ederim. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle,
Münih’ten sevgilerimle,
Gizem